İçeriğe geç

Geçen sene Netflix’te izlediğim Grimm isimli dizinin bir bölümünde, Jubokko ve Kenoshimobi isimli iki ağaç vardı. Bakmayın ağaç dediğime, aslında ikisi aynı zamanda birbiriyle iş birliği yapan yaratıklardır. İnsan kanıyla beslenen bu ikilide Kinoshimobe avı yakalar ve Jubakko’ya teslim eder. O da onu bir güzel gövdesine hapsederek öldürür. Bu vahşi olayın arkasındaki sebep ise ekosistemi koruma çabalarıdır. Her kim ki bulundukları orman içerisinde doğaya zarar verir, ikili ölümcül cezalarını uygulamaya başlar. (Yanlışlıkla ya da bilmeden yapılıyor olsa dahi…) Diziyi izlerken içimden, “doğaya bilerek zarar verenlerin başına keşke gerçekten böyle şeyler gelse,” diye geçirmiştim… Keşke!

Tarih: 10 Ekim 2020

Sabah annemle rutin telefon görüşmemizi yapıyorduk. “Öyle bir fırtına var ki burada…Daha yeni süpürmüştüm etrafı… Arkamı bir döndüm ki ne göreyim? Tüm balkon yeniden yaprak olmuş!” dedi. Hani fırtınası da fırtınadır Hatay’ın. Aradan çok az bir zaman geçmişti ki WhatsApp’taki aile grubumuza dayım bir fotoğraf yolladı. Gökyüzündeki tuhaf rengin ve buluta benzer şekillerin bir yangın habercisi olabileceğini yazdı. Maalesef haklı çıktı. Hatay çoktan yanmaya başlamıştı…

Parmaklarım ve gözlerim sürekli haber arar hale gelmişti. Bu sırada yerel medya sayesinde bilgiler de gelmeye başlamıştı. Bahsi geçen her yer tanıdık bildik, bahsi geçen her yer bu ülkenin toprakları… (“Bahsi geçen her yer” cümlesindeki tuhaflığı fark ettiniz mi bilemiyorum…) Bir sürü ismin geçtiği iki gün boyunca oradaki yangınlarla birlikte bizler de içimizdeki alevle yandık. Yeri geldi babamın köyünün ismi geçti, yeri geldi çocukken yazları geçirdiğim yaylanın…

♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

Çocuktum. Sarımazı’daki yayla evimizin yakınındaki boş bir arazide, arkadaşlarımla oynuyordum. Yeni taşınan bir komşu bulunduğumuz yere geldi ve bir köşede birikmiş kuru otları tutuşturuverdi. Çığlık çığlığa yanına giderek, ayaklarımızla otları tepine tepine söndürdük. Adam çöp olarak gördüğü kuru ot yığını yok etmeye niyetlenmişti galiba, tam olarak hatırlayamıyorum… Ama yaşadığımız korkuyu ve öfkeyi net olarak anımsayabiliyorum.

-Ya ağaçlar yanarsa…Niye yaptınız?

– Yakamazsınız ot falan!

– Yayla burası yayla, orman orman!

-Bir daha yaparsanız polise söyleriz sizi!

-Anneeee…. Babaaaaaa

♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

O zaman hissettiğim korku ve öfke yıllar sonra katlanmış, ben televizyon ve telefon monitörlerine bakakalmıştım. Tüm Türkiye’nin durumdan haberdar olması ve galiba olayın ciddiyetinin farkına varılması neredeyse bir gün sonra oldu. Ulusal kanallarda ve sosyal medyada görüntüler yayınlanıp duruyordu. En çok da Belen’de arkalarındaki alev dağına bakarak sokaklarda kaçışan insanların görüntüsüydü dikkat çeken… Efektsiz ve de dublörsüz…

Ve nice kare kaldı geride,

Cinayete kurban gitmiş hayvanlara ve ağaçlara ait.

Ve nicesi gizlidir, yakılmış ormanların küllerinde…

Yangınlar kontrol altına alındı. Soğutma çalışmaları yapıldı. Destek amaçlı kampanyalar ile birlikte sabotaj ihtimalinden dolayı soruşturmalar da başlatılmış durumda. İşte bu “sabotaj” mevzusu da insanın canını ayrıca sıkıyor… Evet, insanoğlunun bu katliama karışmadığı, ki bu kişilere “insanoğlu” denilmez sanırım, bir durum yaşanmış olsaydı yine kahrolurduk şüphesiz. Ancak kasıtlı olarak yapıldığını düşünmek kahırdan öte duygulara sevk ediyor insanı ve bela okumamak ne mümkün… Orada fiziksel ve ruhsal olarak canı yanmış her ne varlık varsa, işte hepsinin ahı bu işe bulaşmışların üstünde olsun… Öyle de olacağından hiç kuşkum yok!


NOT: “Ateş düştüğü yeri yakar!”Doğru mu? Doğru. Evet yakıyor… Bugüne kadar çıkan pek çok yangında da böyle oldu. Daha bir ay önce Şeytan Sofrası’nda bir orman yangını oldu. Biz haberini pek çok yerden okuduk da kalbimiz “çok acıdı.” California’da da oldu mesela. Biz haberini bir iki yerde okuduk, kalbimiz “acıdı.”Ateş düştüğü yeri yaktığı için de biz sadece düştüğü yerdeysek ya da bir şekilde iç bağımız varsa yanıyoruz alev alev. Onun dışında, iç yangının şiddeti değişkenlik gösteriyor. Keşke ateş fiziksel olarak düştüğü yeri en çok yakarken, düşmediği yerdekiler de düşmüşçesine yansa… Belki de o zaman bir şeyler daha hızlı değişir…

TEMA VAKFI’NIN DÜZENLEMİŞ OLDUĞU KAMPANYAYAYA DESTEK OLMAK İÇİN: Türkiye İş Bankası – Levent Şubesi 
Hesap Adı: TEMA Vakfı
Açıklama: Hatay Ağaçlandırması
Şube Kodu: 1035
Hesap No: 1453038 
IBAN: TR21 0006 4000 0011 0351 4530 38 
#HatayHayatBulsun
deneme
YANGINDAN HEMEN SONRA ÇEKİLMİŞ BU FOTOĞRAF MERİÇ AKTAR’A AİT. FOTOĞRAFÇININ DA DEDİĞİ GİBİ “TEKRAR YEŞERİR BU TOPRAKLAR!”