İçeriğe geç

ELİNDE NEŞTERİ KALBİNDE İNSAN SEVGİSİ

Muayenehanesindeki  Balıklarıyla,

Bahçesindeki Bitkileriyle ve Köpeğiyle,

Şifa Arayanlara Dokunan Elleriyle,

Huzur Bulan Bir Genel Cerrah…

Ve o Genel Cerrah,

Benim Ağabeyim.

 

Kıvanç Bey, mutsuzluğun insanları sıkça avladığı hatta kimisini içten içe yediği şu günlerde sizin yaşama sevinciniz ne durumda?

Aslında bu sorunun cevabı günden güne ya da yaşadığımız dönemin bize verdikleriyle değişkenlik gösteriyor. Genel olarak yaşama sevincim var. Üzüntülü günlerde bu sevincin inişe geçtiği oluyor ancak genel itibariyle yaşamaktan mutluluk duyuyorum. Hayatın bana verdikleri beni mutlu ediyor.

Peki yaşama sevincini var eden ya da arttıran sebepler neler olabilir?

Hayat akıp giderken insana yaşama sevinci veren, varoluşunun kıymetini hissettiren tecrübeler edinmesi. Bu kimi zaman bir çocuk sahibi olmaktır, kimi zaman bir mesleki başarı elde etmektir ya da bir hobinizin size tattırdığı duygudur. Bütün bunlar hayatı daha anlamlı hale getirir.

“Yaşama sevinci” mevzusunu “arayışa” yönlendirirsek… Size göre hayatın anlamı nedir?

Aslında hiçbir insanın bu sorunun cevabını çözebildiğini tahmin etmiyorum. Hayat gerçek anlamda bir görev gibi. Muhakkak varoluşumuzun sebebini pek çok insan kendine sormuş ve açıklamasını bulmaya çalışmıştır. Bir yerden sonra biraz daha teslimiyetçi bir tavırla bu konuda yüreğimizi soğutmamız gerekiyor çünkü mutlak yanıtı kimsenin bilebileceğini sanmıyorum. Ama inanç sistemleri, maneviyat, felsefe bunun yanıtını vermeye çabalar. Şahsen benim yanıtım inancımdadır. Hayatı yalnızca “sadece yaşamam gereken bir süreçtir” diye algılamanın ve bu konuda kimseye hesabı olmadığı hissiyle yaşamanın faydalı olduğunu düşünmüyorum.

Bu durumda varoluşun bir amacı olmalı. Mesleğiniz de sizin varoluşunuzun amacı olabilir mi?

Bu olabilir ama bu konuda kendimi özel hissetmiyorum. Ben iyi şeyler yapmaya çalışıyorum. Meslek edindiğim doktorluğu iyi icra etmek için çabalıyorum. İnsanların ıstırabını bir şekilde azalttığımızda, onların iyileşmesine vesile olduğumuzda, ki bunda bir şekilde aracılar olduğumuzu düşünüyorum, bu beni çok mutlu ediyor. Ama o zaman şunu sorgulamak lazım; dünyada çok sayıda insan ve çok sayıda meslek grubu var ama mesleksiz, tamamen yoksun ve yoksul koşullarda yaşayan, hiçbir şeye hizmet etme imkânı bulamayan insanlar da var. Peki onların durumu nedir? Gereksizler midir? Asla gereksiz değillerdir.  Biz mesleklerimizden dolayı muhakkak ki kimi zaman özel şeylere vesile oluyoruz ama mesleklerimiz bizi çok özel ya da diğer insanlardan üstün kılmaz. Bir sanatkâr da insanlara kimi zaman çok önemli addedilen mesleklerden çok daha önemli şeyler kazandırabilir. Bir müzisyen, bir heykeltıraş, bir çiftçi… Dünyada her insanın bir misyonu var; kimi zaman görebildiğimiz, önemini anlayabildiğimiz ya da anlayamadığımız. Bu meslek grupları ayrı ayrı önemliler çünkü bütün insanlar ayrı ayrı önemli. Hiç kimse de diğerlerinden çok daha önemli ve özel değil. Her bir insan kendine ait mesleği ya da misyonu elinden geldiğince iyi ortaya koyabilirse, tahmin ediyorum bu bütün insanlık için çok daha iyi olacaktır.

“Benim oğlum büyüyünce doktor olacak” cümlesinin yarattığı etki mi yoksa “Ben büyüyünce doktor olacağım” cümlesinin uyandırdığı hissiyat mı sizi tıbba yönlendirdi?

Aile teşviki ile ya da kimi zaman moda mesleklerin çevre tarafından çocuklara tavsiyesi ile meslek edinebilinir.  Ama bunlar rastlantısal olarak doğru eşleşmediyse genellikle hüsranla sonuçlanır. Ben kendi adıma “ailemin telkini ile doktor oldum,” diyemem. Benim farklı bir düşüncem olsaydı da ailem bunun önünde duracak bir yapıda değil. Ama yakın çevremizde benim gıpta ile baktığım, hayat duruşları itibariyle özendiğim hekimler çoktu. Gözlemlerim sırasında onların hastalarıyla olumlu diyaloglarına imrendim. Mesleğimi seçtikten sonra gerçekten doğru karar verdiğimi de anladım. Her mesleğin kendine göre kutsallığına inanıyorum. Yalnız hekimlikte şu farklılık var; fazla empati gerektiren, insanların sıkıntıda olduğu anlarda onlara yardımcı olmaya çalışan, onlara hizmet veren bir meslek grubu. Bu sebeple genelde insanların negatif hallerinde muhatap oluyoruz. Hekimlikte güçlü empati yeteneği, samimi bir merhamet duygusu, sorumluluk duygusu gibi birtakım niteliklere mutlak ihtiyaç var. Mesleği edindikten sonra da bunların bende de olduğunu büsbütün hissedince, doğru mesleği seçtiğimi anladım. Mesleğimi mutlulukla icra ediyorum. Tekrar o yaşlara dönsem bir başka mesleği seçeceğimi düşünmüyorum. Bu da benim için doğru mesleğin hekimlik olduğunu ispatlayan bir durum.

Doktor olmak, insana tutkun olmayı gerektiriyor bu durumda…

Mağdura yardımcı olma güdüsünün yüksek olması gerekiyor. Bizim kimi zaman bu insanların sağlıkları ile ilgili rutin dışı durumlarda mutlak inisiyatifler almamız gerekiyor. Empati burada çok önemli. Bu inisiyatifleri alırken o insanın hayatına büsbütün etki edecek belki hayatından bir şeyleri alacak ya da hayatına bir şeyleri verecek kararlar alabiliyoruz. O doğru kararları alabilmek için de güçlü bir takım değer yargılarına ve güdülere ihtiyaç var. Hekimliği özen kılan nüans da budur. Çünkü hekimliğin büyük kısmı rutinlerden ibarettir ve o rutinler herhangi bir meslekten çok farklı değildir. Ancak hekimlikte olağanüstü durumlarda alınan olağanüstü inisiyatifler, yani hastayı bir sıkıntıdan ve kötü durumdan kurtardığınızda, siz özelleşirsiniz. Bunu başkalarının tezahüratı anlamında söylemiyorum. Kendi iç dünyanızda özelleşirsiniz. Hekimliği hem icra eden hem de diğer insanların gözünde kıymetli kılan durumlar da bunlardır zaten.

Maske
Kıvanç Bey’in Yorumuyla, “Maske altından gülümsemek hayata.”
Instagram hesabından
Ameliyatlardan sonra Zeus’la oyun vakti

Cerrahi bir tercih miydi?

Cerrahi benim için bir çeşit aşktır.

İleri derecede bir vaka ile karşılaştığınızda, hasta ile iletişim kurarken ne şekilde bir yaklaşım sergilenir?

EMPATİ. Kimi zaman mutlak çaresizlik içinde olan hastalar karşımıza çıkar ve tıbben de çaresizdir. Bu durumda tıbbı müdahalelerin hastaya ne vereceğini ya da hastaya ne katamayacağını iyi değerlendirmek gerekir çünkü hekimliğin doğuşundan bu yana temel prensiplerden bir tanesi şudur:

“İnsanın ızdırabını kes, bir şey yapamıyorsan ağrıyı gider.”

Bu ifadenin içini doldurmak gerek. Yani o andaki sıkıntılı halinden uzaklaştırmak ve gerçekten ıstırabını azaltmak da bir tedavidir. Onları anladığımızı hissettirmek ve onlara şefkat elimizi uzatmak mutlak iyileşmelerini sağlamasa da çok önemli bir görevdir. Bunların onları çok mutlu ettiğini şahsen biliyorum. Ayrıca bir hekim ayrı ayrı her hastaya ne verebileceğini ve ne veremeyeceğini iyi değerlendirmeli, İyi niyetli bile olsa gereğinden fazla hastasına yüklenmemeli. Kısacası, nerede duracağını bilmeli. Bazen bir insanın vefat sürecine izin vermek de bir görevdir. “Hırpalamamak” tavrının da göz ardı edilmemesi gereken bir doğru olduğunu düşünüyorum. Tıpta hiçbir zaman hastalık yoktur; hasta vardır. Aynı hastalık adı altında gördüğümüz yüzlerce hastanın her birinin doğrusu kendine özeldir. Çoğunlukla ortak tedavi modelleri olsa da birbirinden farklı yaklaşım gerektirir. Ve bu yaklaşımların hepsi her zaman hastalığı ortadan kaldırmaya yönelik olamayabilir. Kimi zaman hastayı mutlu huzurlu ve ızdırapsız bir platforma taşımak da asli görevimizdir.

 

“HASTA EVİNDE KENDİNİ MUTLU VE HUZURLU HİSSEDENE KADAR GÖREVİMİZ SÜRER!

HEDEF CERRAHI PROSEDURU UYGULAMAK DEGİL HASTAYI SIHHATLE TABURCU ETMEKTİR.”

 

Hipokrat Yemini… İnsanın mesleği için yemin etmesi nasıl bir şey?

İnsanlar kolaylıkla yemin edebilirler. Yemin, yemin edeni bağlar. İnsanlar maalesef her yemin ettiklerinde o yeminin gereklerini yerine getirmiyorlar hatta yemin etmeyi bir büyük kandırmacanın parçası olarak kullananlar var. Yemin, insanın iç dünyasındadır. Eğer kişinin manevi değerleri yoksa o yemin anlam ifade etmez. Metni tekrar etmek, peşine “yemin ettim” demek, o yeminin kıymetini idrak etmeyen birisi için bir formaliteyi yerine getirmektir ve o yeminin derinliğini taşımayacaktır. Yemin, bir semboldür. Yaptırımı yoktur. Edilse de edilmese de, bizim mesleğimizde herkesin yemin etmişçesine mesleğini icra etmesi gerekir.

Bir cerrah ameliyata girerken ne hisseder? Her seferinde aynı duyguyu mu taşır?

Hayır, aynı değildir. En kıdemli sanatçılarda bile her seferinde nasıl sahne heyecanı varsa, bizde de ameliyat günü öyle başlar. Ama ameliyatın başlamasıyla heyecan azalır ve yerini mutlak bir konsantrasyona bırakır.

Meslek özel yaşama da yansıyor mu? Mesela daha endişeli bir babaya dönüştürür mü?

Ben kendimi bu konuda başarılı bulmuyorum. Daha soğukkanlı bir tavrımın olması gerekir. Biz pek çok hastanın zor anlarını hatta hayatlarını kaybettiğini gördüğümüz için belki de kendi sevenlerimiz ile ilgili kimi zaman paranoya olarak tarif edilebilecek olumsuz duygulara kapılabiliyoruz. Bu denli olmasa da ben de onlar için endişeleniyorum. Yaşadıkları hayatı gözlemlerken o anı değil, o anı yaşadıklarında başlarına gelebilecek olumsuzluklar aklıma gelebiliyor. Mesleki gözlemlerim buna sebep olabilir. Aslında şartlanmamamız gerekir.

Çeşitli türlerde hayvanlar besliyorsunuz. Bahçeyle uğraşmak ve bisiklete binmek gibi çeşitli hobileriniz var. Daha hayatı geçirmediğiniz neler var?

Motosiklet kullanmayı hayal etmişimdir. Ne zaman hamle yapsam bir şeyler durdurmuştur, özellikle de mesleğim. Parmağımın değil kaybı, fonksiyonunu yitirmesi benim için dramatik olur. Mesleğime bu kadar tutkunken, bu arzumu rafa kaldırmış durumdayım. Sinemaya gitmek de benim için tutkudur. Şuan olmasa da bir dönem her hafta en az iki filme tek başıma ve en sakin seansta giderdim.

Röportaj esnasında hastalar için empati kurulmasını özellikle vurguladınız. Aslında hasta–doktor ilişkisinin diğer tarafı olan sizler için de empati kurulması gerekli, hele ki benzer durumda olan çok sayıdaki hastayla ilgilenirken… Bu durumda hastalarınızdan ve özellikle hasta yakınlarından sizin beklentileriniz nelerdir?

Hekimlik mesleğinin icrasında pek çok meslek grubundan farklı olarak 3. bir taraf vardır; hasta yakınları .
Hekim bir yandan hastasının sağlık sorununu giderme çabası içindeyken, diğer yandan sıklıkla hasta ve yakınlarının streslerini yönetmek mecburiyetinde kalır. Çoğunlukla hasta ve yakınlarının stresi süreci olumsuz etkiler. Hekimin ruhen baskı altında kalması teşhis ve tedavi kabiliyetini azaltabilmektedir. Bu konuda ülkemizdeki algının değiştirilmesi gereksinimi vardır. Toplumun, hekim ile hasta ve yakınlarının işbirliğinin önemini algılaması sağlanmalıdır.

Hastalarınıza birer motivasyon cümlesi kurmanızı rica etsem…

Lütfen unutma !
Savaşında sana yardım etmek için varım . Aynı taraftayız 🙂

 

Ona ait tıp kitaplarını anlamaya çalışırken kafamın nasıl allak bullak olduğunu ve içinde mikroskobunun bulunduğu çantayı gizlice karıştırdığımda gördüklerim karşısında nasıl şaşırdığımı anımsıyorum da…

Yeri geldi hastanede ameliyata hazırlanırken izledim kendisini, yeri geldi hastalarıyla kurduğu diyaloglara şahit oldum…

İhtisas sınavına hazırlanışı, okula giderken götürdüğü beyaz önlüğü, yorucu nöbetleri…

Hatırlarım rüyasında hastalıkların isimlerini saydığını…

Şimdi, buraya yazarken bile, kendisiyle çok gurur duyuyorum.

O bir Genel Cerrah.

Peki bu gururumun sebebi ağabeyimin bir Genel Cerrah olması mı?

Hayır.

O, hastalarına tutkun bir Genel Cerrah.

Ve  benim gururum bu yüzden!

ABİ & KARDEŞ