İçeriğe geç

Sıkılıp bunalınca “Öf yeter, kurdeşen dökeceğim şimdi!” diyen kişiye pek çok kez rastladım. Ben çok kullanmam bu tabiri. Kelimeyi duyunca da aklıma kurt ile kurdele arası bir şey gelir.

Birkaç gündür mide ağrısı çekiyordum. Mide ağrısı çektikçe de “Midem neden ağrıyor acaba?” diyerek kendimi daha da çok strese sokuyordum. (Zavallı midem!) İşte insan o an anlayamayabiliyor ya da anlamak istemeyebiliyor ama ne gerek var ağrıya tutunmaya… Ağrıyor işte. Bedenin, zihninin yansıması olarak dikkatini çekmeye çalışıyor. Ne demişler? Böyle zamanlarda ağrıyı kutsa! Ben ağrıyı bir güzel dövüyorum.

Ağrılı sabahın birinde, daha önce defalarca kullandığım ve genelde pek çok kişi tarafından da bilinen bir ilaca başlamaya karar verdim. İlaçla alakalı daha önceden doktor onayım olduğu için de rahattım. Aldım ilacı, giydim taytımı, hazırladım spor çantamı ve pilates dersim için stüdyoya doğru yola çıktım. Görünürde her şey yolunda. Ama üzerimde bir tuhaflık olduğunun da farkındayım. “Olacak o kadar be Zeynep… İlacını da aldın birazdan etkilemeye başlar” şeklinde kendi kendime telkinlerde bulunuyorum.  Stüdyoya biraz erken varmışım. Benim dersimin başlamasına biraz daha vakit olduğu için, kanepede oturup diğer pilates eğitmeninin dersini izlemeye başladım. Bu esnada önce sağ avucum kaşınmaya başladı. “Para gelecek!” diye düşündüm sonra da acaba sağ mıydı sol muydu, diye kendi kendime sorgulamaya başladım. Sol avucum da kaşınmaya başladı. “Gitti bizim para!” dedim. Avuçlarım kaşınmaya devam ederken ellerim de kıpkırmızı oluverdiler. “Sanki bileklerim de pembe mi olmuşlar nedir, bana mı öyle geliyor…” diyerek şüphelenmeye başlıyorum. Bir yandan da sulanan gözlerimi ovuşturuyorum. Eğitmenim geliyor ve derse başlıyoruz. Yatıyorum pilates reformer aletinin üstüne… İçimde beni dürten ses  “Sor!” diyor. Biz ısınma amaçlı footwork serisine başlamışız, içimdeki ses ısrarla “Sor Sor!” diyor. Eğitmenim hareket tekrarını sayarken içimdeki ses bas bas bağırmaya başlıyor: SOR! SOR! SOR! SOR! En sonunda hareketi bırakıp,  nihayet, yüzümde kırmızılık var mı? diye soruyorum.

Var mıydı yüzümde kırmızılık?

Hızla stüdyodan çıkıyoruz ve eğitmenimin arabasına atlıyoruz. Arabada

https://www.youtube.com/watch?v=hd8Nd4UC7vk&list=RDhd8Nd4UC7vk 

https://www.youtube.com/watch?v=eYoxEEhtiVw

https://www.youtube.com/watch?v=yQxJrRzvUcw 

falan çalmıyordu tabi. Hastanenin acilindeyiz.

Evet, kırmızılık varmış ve yalnızca yüzümde falan da değil. Fırçasını paletine batıran ressam, beni tepeden tırnağa alev kırmızına boyamış. Dudağım, suratım, gözüm şiş mi diye doktor tarafından inceleniyorum. Henüz şişmemişler. Tenimde ten rengi kalmış mı diye doktor sırtıma ve karnıma da bakıyor. Yok. Tablo kıpkırmızı. 30 dakika süren serum töreninden sonra normal bir insanın ten rengine kavuşuyorum.

Doktor ile konuşmamız esnasında bana sürekli “ürtiker”den söz ediyor. “İlaç alerjisi” diyor. “Alerjik deri döküntüsü” şeklinde isimlendiriyor. Sebepler, sonuçlar, öneriler, birkaç günlük tedavi… Ürtiker de ürtiker…  Tam serumum çıkarılmış, sedyede doğrulup oturmaya hazırlanıyorum, doktor son bir kez yanıma uğruyor ve cümleye “kurdeşen döktüğünüz için” diyerek başlıyor.

Cümlenin gerisi yok, duymuyorum.

“Kurdeşen?” Aaaa, kurdeşen. Bizim kurdeşen? Hani o “Ay, kurdeşen dökeceğim şimdi, çok sıkıldım!!!” daki kurdeşen mi?

 

Genellikle halk arasında kurdeşen denilen,

Tıp dilindeki ürtiker.

Demeyin sıkılınca öyle şeyler.

 

  ——————————————

 

  • Her zaman kullandığım bir ilaç yüzünden oldu. Evet şaşırtıcı bir durum ama olabiliyormuş.
  • Ders sebebiyle giydiğim spor taytımın üstünde kıpkırmızı bir body var. Kırmızı kırmızıyı mı çekti nedir… Kendimi kıyafetimle kombinlemişim.
  • Pilates reformer aletinin üzerine uzanmış ve bacak hareketleri yapan bir insan düşünün. O insan 15 dakika sonra sedyede aynı bacakları uzatmış, kolunda da serum takılı… Ey hayat, sen çok alemsin!
  • Doktor şiş mi diye dudağıma bakıyor. Anlayamıyor. Benim dudaklar yaratılıştan dolgun. Ne bilsin doktorum. Pilates eğitmenime dönüp soruyor: “Dudağının normal hali mi yoksa şiş mi?” Benim dudak kapalı, içimde kahkaha patlıyor.
  • Bir eğitmen düşünün. Üyesi bir gün kendisini ders bitiminde yanlışlıkla stüdyonun balkonuna kilitliyor. Bir gün aynı üyesi arayıp, “Beni köpek ısırdı, derse gelemiyorum” diyor. Ve her ne hikmetse aynı üye bir gün ders esnasında kurdeşen döküyor. Evet, o üye de benim.